Kimya Sektörü Dikkat Çekmeye Devam Ediyor.

Temmuz ayında Türkiye’nin 1 yıllık ihracatı 250 milyar dolara çok yaklaştı.

Bu yıl ocak, şubat ve mart aylarında tarım ürünleri (gıda sanayi dâhil) ihracatı lider olurken,

nisan, mayıs, haziran, temmuz aylarında ise kimyevi maddeler ve mamulleri (kimya) ihracatı açık ara birincilik koltuğuna oturdu.

7 aylık toplam ihracata bakıldığında da

  1. Kimya Sanayi 19,7 Milyar Dolar (%41,8 Artış)
  2. Tarım Ürünleri İhracatı 18,8 Milyar Dolar
  3. Otomotiv Sanayi 17,3 Milyar Dolar
  4. Hazır Giyim ve Konfeksiyon 12,4 Milyar Dolar

“Uzak diyarların da kimyasını değiştirdik”

Türkiye, kimyevi madde ve mamulleri ihracatında öyle bir ivme yakaladı ki ana pazarları dışında çok uzaklardaki ülkelere ihracatta da astronomik artışlar elde etti.

Örneğin Singapur’a 7 aylık kimyevi madde ihracatımız yüzde 1182 artarak 223 milyon 975 bin dolara yükseldi.

Güney Afrika Cumhuriyeti’ne kimya ihracatımız yüzde 462 artarak 845 milyon doların üzerine çıktı.

Brezilya’ya yüzde 74,5 artışla 210 milyon 476 bin dolar,

Arjantin’e ise yüzde 337’lik artışla 80 milyon 106 bin dolarlık kimya ihracatı yaptık.

Cebelitarık’a da kimya ihracatımız yüzde 169 yükselerek 84 milyon 393 bin dolar oldu.

Kimya ihracatın kalıcı lokomotifi olacak mı?

İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Başkanı Adil Pelister, sektörünün geçen yıl 25,4 milyar dolarlık ihracat yaptığını hatırlatıyor ve 2022 yılını 32, belki de 33 milyar dolarlık ihracatla tamamlayacaklarını söylüyor. Pelister, “Kimya sektörü olarak 2022’nin en çok ihracat yapan sanayi sektörü olacağız ve bu liderliğin kalıcı olacağına inanıyoruz. Artık ihracatın lokomotif sektörü biz olacağız” diyor. Bu iddia hayata geçer mi bilmiyoruz ama sanayi sektörlerimizin ihracatta liderlik koltuğu için tatlı bir yarış içinde olması çok güzel. Başkan Pelister’e, kimya sanayimizdeki bu ihracat başarısının nasıl geldiğini soruyorum, yanıtı son derece objektif: “Bu yükselişin farklı sebepleri var, ama en önemlisi, emtia fiyatlarının yükselişiyle birlikte aynı ürünleri daha yüksek fiyatlara satabiliyoruz. Kilogram ihracat değerimiz bu nedenle yükseldi. Bizim 16 alt sektörümüz var, plastik mamuller, petro-kimya, kozmetik, ilaç, anorganik kimya, gübre vb. Bazı kalemlerde hammadde fiyatları yüzde 100 arttı. Ancak başarı sadece bundan kaynaklanmadı. Kimya sektöründe yeni yatırımların devreye alınmasının da etkisi var. Pandeminin getirdiği küresel lojistik kırılması hammaddeye de ürüne de erişimi zorlaştırdı ve Türkiye önemli pazarlar için avantajlı konumunu güçlendirdi. Avrupa ve ABD, uzak coğrafyalardan ithalatlarda alternatif ülke arayışına çıktılar ki bu da bize ek sipariş kayması sağladı. Lojistikteki sorunlar, Avrupa’ya yakınlığımızı çok önemli hale getirdi. Avrupa ülkelerinin bizden aldığı ürünler, daha kısa sürede ve daha düşük maliyetlerle kendilerine ulaşıyor. Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle başlayan süreçte, Rusya’dan alımı durdurulan kimyevi madde ve mamulleri için Türkiye’den tedarik arayışları devam ediyor. Emtia fiyatları düşse de Çin ve Rusya’dan bize kayan siparişler kalıcı ihracata dönüşür. İç pazar odaklı sanayicilerimiz de ihracata alıştı ve stratejilerini buna göre değiştiriyorlar. Yani ortada sadece fiyat artışı değil, ciddi talep artışı da söz konusu.”

Fırsat büyük yatırım çekmek için ‘doğrudan teşvik’ lazım

İKMİB Başkanı Adil Pelister’e, Çin’in yerini doldurmanın ya da ABD için büyük tedarikçi olmanın çok daha büyük bir üretici olmayı gerektirdiğini hatırlatıyorum. Bu konuda da çok açık konuşuyor: “Bizim artık 1 iken 3-4 üretmemiz lazım. ABD eski ticaret bakanı geldiğinde, 100 milyar dolarlık ticaret hedefi içinde en önemli engelimizin ölçek üretim meselesi olduğunu söylemişti. Bu nedenle yatırımları hızla artırmamız gerekiyor ve bunun için de yatırım ortamının acilen iyileştirilmesi lazım. Mesela ülkemizde halen enflasyon muhasebesi yok. Yabancı getirdiği parayı korumak ister. Bu nedenle radikal kararlara ihtiyacımız var. Finansmana kolay erişim çok önemli ama şu anda spot kredi de yok gibi, onun yerine rotatif kredi veriyorlar. Başta anlaştığın faizi bir ay sonra değiştiriyorlar. 1 milyon Euro kullanıyorsun yüzde 1,5 ile aradan 1 ay geçiyor ‘yüzde 10 yaptım faizini’ diyorlar. Bunu da özel bankalar yapıyor. Devlet bankalarımız ise bu dönemde sanayici lehine elinden geleni yapıyor. Artık ülkemizde teşvik sistemi de değişmeli. Şu anda elimizde sadece dolaylı teşvikler var. ‘Yatırımını yap, muafiyetler sağlarım’ şeklinde ama büyük yatırım fırsatlarının kaçmaması için doğrudan teşvikler verilmeli. ‘Şu kadar yatırıma şu kadar öderim’ denmeli. Tarihi fırsat var, bunu kaçırmayalım.”

 

Dünya Gazetesi / Sadi ÖZDEMİR